Sevgili okurlarım, geçen ay, bu köşede, ‘KOMŞULUK’ başlığı altında işlediğimiz konu, okurlarımızın büyük bir bölümü tarafından çok beğenilip onaylandığını ‘yetkoyetko@hotmail.com’a gönderdiğiniz maillerden anlıyorum. İlginize ve ayırdığınız zamana sonsuz teşekkürler. Bu ayki konumuz ise yine aynı kategoride, ARKADAŞLIK.
Konuyu seçmemin en önemli nedeni; ‘7-13 ŞUBAT, DÜNYA ARKADAŞLIK HAFTASI, yani sevgililer gününe beş kala. Bir noktaya dikkatinizi çekeyim, sevgililer için bir tek gün ayıran sağduyu, yani, insanlık, arkadaşlık için bir hafta ayırmış.
Şimdi bunu biraz irdeleyelim:
Arkadaşlık olmasa, arkadaş olunamaz. Arkadaşlık olmasa, komşu olunamaz. Arkadaşlık olmasa, sevgili olunamaz. Arkadaşlık olmasa, dostluk oluşamaz. Arkadaşlık olmasa, barış oluşamaz. Arkadaşlık olmasa, millet olunamaz. Sonuç; arkadaşlık ne kadar önemli değil mi? Arkadaşlarımızın kıymetini bilelim ki, onlardan, bir-iki dost, birçok komşu ve bir sevgili edinelim. Yukarıda anlattıklarımızı, bir mitolojik menkıbe ile güçlendirelim.    
MÖ IV. Yüzyılın son günlerinde, Atina’da her filozof, bir arazi satın alıp, kendi ekolünü açıp, (okul, öğreti )yeni nesillere aktarmaktadır. Manzara şöyledir, PLATON’un Ünlü Akademisinin başında, ZENON(MÖ.336-264)’un bir sınıf arkadaşı, KSENOKRATES, biraz ilerde, başka bir sınıf arkadaşı, EPİKUROS’un okulu, kurulmuş, başka bir sınıf arkadaşı ANTİSTHENES, Kynik okulunu açmış. ZENON, bütün bunları görünce, okulu bitirip, Kıbrıs’a göç ettiğine pişmandır. Zenginlemiş arkadaşlarını görüp, kıskançlık duyguları onu, etkisi altına alır. Sonradan çok ünlü olacak STAO’cu düşüncesini kuramlayacak olan Zenon, Agorada, her hafta sonu halk huzurunda yapılan tartışmalarda, dozunu ayarlayamayıp, küfre varan hararetli sözler söyleyip, arkadaşlarını kırmaktadır. Meclisten her oturumda, en az bir kişi kalkmaktadır, aslında halk huzurundan kalkıp gitmek, MEDENİ kültür ölçülerine göre, çok ayıplnmasına ve felsefeciye büyük onur kaybettirmesine rağmen, bu olay her toplantıda yaşanmaktadır. Zenon, artık vebalı gibidir, arkadaşları ondan tek tek uzaklaşmaktadırlar. Ünlü öğretisini hiçbir okulda kabul ettirememektedir. Aslında ana fikir çok makuldür ve öğretisinde şöyle demektedir,‘BİLİMİN DEĞERİ PRATİK YARARINDADIR’. Bir gün hocası PLATON’a gider ve derdini anlatır. arkadaşlarıyla arasının düzelmesi için aracılık yapmasını istemektedir. Platon ona, çivilerle dolu bir torba ve elinde tuttuğu, üstüne parşömen (kağıt)takılan destek tahtasını veriri ' arkadaşlarınla yaptığın her tartışmadan sonra, bu destek tahtasına bir çivi çak, on oturum sonunda bana gel’ der. Zenon bunun altındaki öğretiyi merak etmektedir. On oturumun sonunda, oturumu terk eden filozof sayısı ondörttür ve Platon’a gider. Platon, ‘nefsinin konrolünü sana öğretmiştim, o notlarını tekrar oku ve konrolünü sağla, sonrada, oturumları hiç kimsenin terk etmediği günlerde buradan bir çivi sök, çivilerin hepsini söktüğünde bana gel’ der. Yaklaşık bir yıl sonra tahtada çivi kalmamıştır. Artık STAO öğretisi kabul görmektedir ve diğer ekollerin müfredatına yavaş yavaş alınmaktadır. Platon’a gider. Hocası, destek tahtasını alır, üstüne bir parşömen takıp, Zenon’a verir ve ’Benim adımı bu kağıda yaz’ der. Zenon yazmaya çalışır ama yazamaz, çünkü, destek tahtası delik deşiktir. Zenon öğretiyi anlamıştır. Artık destek tahtası, eski destek tahtası değildir  
Arkadaşlarımıza özen gösterelim onları kırmayalım, bir kırıp bir özür dilemek, yüreklerde açılmış delikleri kapamaya yetmez. Özür dilemek, erdemliliktir, ama, cılkını çıkarmamak gerekir.  
Bu yazı yayımlandığı zaman ‘ARKADAŞLIK HAFTASI’ geçmiş olacak, ama, ben yazıları takip eden ‘TÜM OKUR ARKADAŞLARIMIN, ARKADAŞLIK HAFTASI’, nı kutlarım.  
Saygı & Selam & Sevgi  
GERİDON